Aydemir, sermaye birikimi, emeğin değişen konumu, iş gücü piyasasındaki dönüşüm ve küreselleşmenin Türkiye’ye etkilerini analiz ederken, Türk Dünyası ile entegrasyonun, komşu ülkelerle ekonomik bağların güçlendirilmesinin ve gelişen ekonomilerle stratejik ortaklıklar kurulmasının önemine dikkat çekti.
KAPİTAL’İN GÜNÜMÜZE IŞIK TUTAN ANALİZİ
İbrahim Aydemir, Marx’ın Kapital’de kapitalist üretim ilişkilerini çözümlediğini, sermaye ve emek arasındaki çelişkinin bugün de farklı formlarda devam ettiğini belirtti. “Kapitalist sistem, üretim araçlarının sahipleri ile emeğini satarak geçinenler arasındaki sömürüye dayalı bir denge kurar. Marx’ın döneminde bu sömürü, uzun çalışma saatleri ve düşük ücretler üzerinden gerçekleşiyordu. Ancak günümüzde bu mekanizmalar çok daha sofistike hale geldi” diyen Aydemir, otomasyon, dijitalleşme, finansallaşma ve esnek çalışma modellerinin, emeğin sömürüsünü yeni bir boyuta taşıdığını vurguladı.
Günümüzde kapitalizmin en büyük dönüşümlerinden birinin sanayiden hizmet sektörüne kayış olduğunu ifade eden Aydemir, bu durumun işçi sınıfının güvencesizleşmesine neden olduğunu belirtti. “Marx’ın betimlediği düzenli işçi sınıfının yerini bugün taşeron işçiler, esnek çalışma modeliyle güvencesiz istihdam edilenler ve serbest çalışanlar aldı. Kapitalizmin krizleriyle birlikte işçi hakları geriledi, sendikalar zayıflatıldı ve iş gücü piyasasında parçalanma yaşandı” dedi.
Bunun yanı sıra finansallaşmanın ve spekülatif yatırımların sermayenin karakterini değiştirdiğini belirten Aydemir, “Kapitalist üretim artık yalnızca fabrika ve işletmelerde değil, finansal manipülasyonlar yoluyla kâr üretmeye yöneldi. Şirketler artık yatırım yaparak büyümek yerine, borsa değerlerini yükseltmek, spekülasyonlarla servet biriktirmek gibi yollarla sermaye birikimi sağlıyor. Bu da üretim ekonomisinin gerilemesine ve küresel krizlerin artmasına neden oluyor” ifadelerini kullandı.
TÜRKİYE’NİN EKONOMİK POZİSYONU VE KAPİTALİST ÇELİŞKİLER
İbrahim Aydemir, Türkiye’nin kapitalist sistem içinde dış sermayeye bağımlı bir ekonomik yapıya sahip olduğunu belirterek, küresel güçler karşısında finansal bağımsızlığın sağlanmasının hayati önem taşıdığını vurguladı. Türkiye’nin düşük ücretli iş gücüyle rekabet etmeye çalışmasının kalıcı bir ekonomik büyüme getirmeyeceğini söyleyen Aydemir, “Türkiye’nin üretim odaklı bir büyüme modeline geçmesi gerekiyor. Sadece ucuz iş gücü ile ayakta kalmaya çalışan bir ekonomi sürdürülebilir olamaz” dedi.
Ayrıca Türkiye’nin neoliberal dönüşümle birlikte sanayiden finans ve hizmet sektörüne kayış gösterdiğini belirten Aydemir, bu durumun yerli üretimi zayıflattığını, dışa bağımlılığı artırdığını ifade etti. “Türkiye, küresel ekonomik rekabet içinde kendi oyununu kurmalı, kendi sermaye birikim sürecini yönlendirmelidir. Bunun için güçlü bir sanayi politikası oluşturmalı, katma değeri yüksek sektörlere yatırım yapmalı ve teknolojik yenilikleri teşvik etmelidir” dedi.
Türkiye’nin G20 içinde güçlü bir aktör olabilmesi için sanayi üretimini teşvik eden, teknolojiye dayalı bir büyüme modelini benimsemesi gerektiğini ifade eden Aydemir, küresel pazarda rekabet gücünü artıracak hamlelerin önemine dikkat çekti.
TÜRK DÜNYASI VE KOMŞU ÜLKELERLE EKONOMİK ENTEGRASYON ŞART
İbrahim Aydemir, Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığını güçlendirmek için Türk Dünyası ve komşu ülkelerle ekonomik ilişkilerini derinleştirmesi gerektiğini vurguladı. “Ekonomik entegrasyon sadece Batı ile değil, Türk Devletleri, Orta Asya, Kafkasya, Orta Doğu ve gelişmekte olan ekonomilerle güçlendirilmelidir. Türkiye, bölgesel liderliğini ekonomik iş birlikleriyle pekiştirmelidir” dedi.
Bu bağlamda, Türkiye’nin stratejik ekonomik hamleler yaparak gelişen ekonomilere yakın durması ve onlardan interaktif bir şekilde istifade etmesi gerektiğini belirten Aydemir, şu maddelere dikkat çekti:
• Türk Devletleri ile ekonomik ortaklıkların artırılması: Ortak sanayi projeleri, enerji iş birlikleri ve teknoloji transferi gibi konular öncelikli olmalıdır.
• Komşu ülkelerle iktisadi münasebetlerin güçlendirilmesi: İran, Azerbaycan, Gürcistan ve Balkan ülkeleriyle ticaret hacminin artırılması, enerji ve lojistik yatırımları Türkiye’yi güçlendirecektir.
• Çin, Hindistan ve Rusya gibi yükselen ekonomilerle iş birliklerinin genişletilmesi: Bu ülkelerle stratejik ticaret anlaşmaları yaparak, Türkiye’nin ihracat gücünün artırılması hedeflenmelidir.
Aydemir, “Türkiye, gelişen ekonomilerle yakın temasta bulunmalı, bilgi ve teknoloji paylaşımını artırarak ekonomik olarak daha bağımsız ve güçlü hale gelmelidir. Sadece Avrupa ve ABD ekseninde değil, çok yönlü bir ekonomik açılım politikası izlemelidir” dedi.
YENİ BİR EKONOMİK PERSPEKTİFİN ZAMANI GELDİ
İbrahim Aydemir, Türkiye’nin küresel ekonomide kalıcı bir aktör olabilmesi için sermaye ve emeği dengeleyen, üretimi teşvik eden, işçiyi koruyan ve sanayi odaklı büyümeyi benimseyen bir ekonomik model geliştirmesi gerektiğini belirtti. “Kapitalist sistemin değişen dinamikleri karşısında güçlü ve bağımsız bir ekonomi inşa etmek zorundayız. Türkiye, Türk Dünyası ve bölgesel ekonomilerle daha sıkı iş birlikleri kurarak, uluslararası arenada daha sağlam bir pozisyon almalıdır” ifadelerini kullandı.
Marx’ın Kapital’de ortaya koyduğu kapitalist çelişkilerin ve krizlerin bugün daha karmaşık hale geldiğini belirten Aydemir, Türkiye’nin bu dinamiklere karşı sanayi, teknoloji ve finans politikalarını dengeleyerek, ekonomik bağımsızlığını sağlamlaştırması gerektiğini ifade etti.
Aydemir’in analizine göre, Türkiye’nin yerli üretimi teşvik eden, emeğin hakkını koruyan ve bölgesel iş birliklerini artıran bir ekonomik model benimsemesi, küresel güç dengeleri içinde daha bağımsız ve güçlü bir konuma ulaşmasını sağlayacaktır.